Sağlıksız Gıda Üretimi Organize Hale Geldi

Türkiye'de yıllardır süregelen gıdada taklit ve tağşiş sorunu artık 'merdiven altı üretim' den çıkıp doğrudan sofralarımıza uzanan gıda sektörüne dönüştü.

Market raflarında yer bulan bu hileli ürünler sadece sağlığımızı değil, tüketici güvenini de temelinden sarsıyor.

SAHTE BALDAN DOMUZ ETİNE UZANAN BİR YALAN ZİNCİRİ

Geçtiğimiz haftalarda Ankara’da yapılan bir operasyonda, 1 milyar TL değerinde sahte bal üretiminde kullanılan glikoz, fruktoz ve çeşitli markalara ait 100 bin etiket ele geçirildi. Aynı günlerde Adana'da 1,5 ton tek tırnaklı (at, eşek, katır) hayvan eti piyasaya sürülmeden yakalandı. Antalya’da ise son tüketim tarihi geçmiş 17 ton bozuk tavuk eti, makineyle yeni tarih atılarak satılmak üzereyken bulundu.

Tüm bunlar olurken Tarım ve Orman Bakanlığı uzun süredir ilk kez taklit ve tağşiş yapan firmaları ifşa etmeye başladı. Ancak listelere göz attığımızda tablo içler acısı: Bal adı altında glikoz, zeytinyağı diye pamuk yağı, köfte ve kebaplarda at ve eşek eti, baklavada boyanmış ay çekirdeği ve salçada kanserojen boya tespit edildi. Hatta bazı işletmelerin domuz etiyle yemek yaptığı belgelerle ortaya konuldu.

NEDEN BU KADAR RAHATLAR?

Yasal çerçevede her ne kadar cezalar artırılmış gibi görünse de, uygulamada caydırıcılıktan oldukça uzak. 2023 yılında yapılan 1.3 milyon denetimde 19 bin uygunsuzluk tespit edilmiş ve sadece 577 milyon TL ceza kesilmiş. Ortalama bir uygunsuzluk için 30 bin TL ceza verilirken, bazı firmalar aynı markayla ifşa listelerinde tekrar tekrar yer almaya devam ediyor.

Hapis cezaları ise neredeyse hiç uygulanmıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 2022'de ifşa edilen bazı firmalar, 2024 ifşa listesinde yeniden yer aldı. Bu durum, yasal boşlukların suistimal edildiğinin en açık kanıtı.

DENETİMLER YETERSİZ Mİ?

Türkiye’de 724 bin gıda işletmesini denetleyen sadece 7.800 görevli var. Yani her işletmeye yılda ortalama sadece 1-2 denetim düşüyor. Bu sayı, sahtekârlar için adeta bir serbestlik belgesi niteliğinde. Denetimlerin hem niceliği hem de niteliği ciddi biçimde sorgulanmalı.

ALIM GÜCÜ DÜŞTÜKÇE HİLE KAZANIYOR

En düşük emekli maaşının 14.500 TL, asgari ücretin net 22.104,67 TL olduğu bir ülkede açlık sınırı 25.000 TL’ye ulaştıysa, vatandaş için gıdanın kalitesi değil, miktarı öncelikli hâle geliyor. İnsanlar artık karnını doyurmak için ne yediğine bakamıyor. Bu da hileli ürünlerin pazarda yer bulmasını kolaylaştırıyor.

TEKNOLOJİ YARIŞI: SAHTEKÂR VS LABORATUVAR

Bal gibi ürünlerde yapılan hilelerin tespiti, her geçen yıl daha da zorlaşıyor. Bugün bir bal analizinde 361 parametreye bakılıyor. Ancak bu teknolojik gelişmelere karşı sahtekârlar da boş durmuyor ve her gün yeni yöntemler geliştiriyor. Bu nedenle Türkiye'nin yeterli sayıda akredite laboratuvara sahip olup olmadığı da ciddi bir soru işareti.

NE YAPILMALI?

  • Denetçi sayısı artırılmalı, denetimler şeffaflaştırılmalı.
  • Taklit ve tağşiş yapan firmalara sadece para cezası değil, lisans iptali ve hapis cezası da uygulanmalı.
  • İfşa edilen ürünler raflardan toplanmalı, tüketiciye bildirim zorunlu olmalı.
  • Barkod sorgulama uygulamaları yaygınlaştırılmalı.

SONUÇ: GIDA GÜVENLİĞİ LÜKS DEĞİL, HAKTIR

Bugün raftan alınan her ürünün gerçekten ne olduğunu bilmeden tüketiyoruz. Gıda güvenliği bir halk sağlığı meselesidir ve bu konuda geç kalınmış her gün, toplum sağlığına vurulan yeni bir darbedir. Devletin daha etkili yaptırımlar, toplumun ise daha bilinçli tercihler yapması, bu kirli düzene karşı verilecek en güçlü cevap olacaktır. 

Ziraat Mühendisi  Korkmaz MERT  www.tarimdasondakika.com